2 Ocak 2010 Cumartesi

gözlerimiz kapalı bir merdivene itiliyoruz "hadi çık" diye.kimi basamak çivili kimisi çivisiz.çivilere basarak ilerliyoruz çok kanatıyor evvelleri lakin bir vakit sonra gönül gözü görür oluyor çivilere bastırmadan bastırsa bile kanatmadan çıkarıyor o nasır tutmuş ayakları.ta ki merdivenin sonuna,zirvesine ulaştığımızda bir el açıveriyor gözlerimizi tek gerçeği iyice görelim diye işte o el ölümün eli.
gökmaviyi pamuklar kapladığı vakit düşer benliğimin kar taneleri usulca yüreğime.her eriyiş kopacak her fırtınanın habercisidir aslında.susuz kalmış kadim ruhum onca kuraklığın ardından hazır mıdır yeşermeye?oysa kimsenin bilmediği dağlarda nice humuslu topraklar vardır sırtımızı döndüğümüz istekli ya da isteksiz.kırbaçlana kırbaçlana öğretildik olduğumuz yere mıhlanıp kalmayı.korku muydu bizi bunca bereketten alıkoyan? esaretin şimşeklerini çaktırmak gerek şimdi bir bir üstüne varsa bile yok olsun diye.ya kırıl beni kırdığın kadar ya da kaç kurtul bir daha uğrama topraklarıma.gönül kervanımın kuşları kimbilir hangi diyarlarda kanat çırpacak kavuşunca özgürlüğe?bilinmez. hiç ışık yakmadıysam aydınlıkta,yetsin diyedir gücüm çöktüğünde karanlık çöllerime. ezelden ebediyetedir yolum vaktidir göçün.