19 Nisan 2009 Pazar

mor bulutların üstünde dolaşıp tutku okyanusunda yüzelim ,buharlaşıp kimsenin bilmediği ormanlara yağalım,yeşilden geçip gün batımında kızıla çalalım...

7 Nisan 2009 Salı

kırmamak için kırılıyorum ve kırıklarımı kendime saklıyorum...

22 Mart 2009 Pazar

ellerim çözülüyor korkusuzluğuma bir karıncanın kararlığında biriktiyorum her parçayı tek tek özenle yerine koymaya çalışarak.üstüne basabilirsiniz tepemin hani basmasanız da olur şayet sırtımdan süzülen terin tadı yeterince tuzluyken umursamazlığınız tatsız gelir dilimin ucuna.
23.03.09

9 Mart 2009 Pazartesi

bir gün ağaçların arasındaki o kıyıda fısıldarken denize dolunay artık beni hatırlayamayan gözlerine bakacağım,anımsayacağım derinleşen çizgilerin ardında genç simalarımızı ve sonra şükredeceğim yanımda kaldığın her saniye için varlığına.bir de ölüme yüzünü döndüğünde elini sıkıca tutup yalvaracağım aldığın her nefese...
10.mart.09

nitelendirebildiğim herşeyi deliyorum her seferinde matkapla sana ulaşabilmek için ruhum.beni zamanda asılı bırakıp kaçıveriyorsun.bir bakıyorum bir dere kenarında ağlıyorsun hıçkıra hıçkıra bir bakıyorum bir fenerin tepesinde yanıp sönüyorsun karşı kıyılara.tek tutsak sen misin sanıyorsin ki gardiyanın olmak ne haddime.ören ben değilim duvarlarını dünya hapishanesinin.tünelleri kazarken nefesim ol ki birlikte son verelim tutsaklığına, tutsaklığıma,tutsaklığımıza...

Kanverengi tonlarında mıydı biriktirdiğim acılar?bir yudum maviye susamışken ruhumun üstüne karanlığı örttüm.dünyanın bir köşesine sıkışıp kaldım küçücük bir toz zerreciği gibi.aslım havada uçuşan beyaz bir tüyken.tümcelerim ağız boşluğumdan mideme kaçıyor ne zaman dudaklarımı aralasam.ve bu sancı çok yakıyor midemi.anlatmam lazım yanımda kal diye.ve de korkmadan sarılmam sana.uzun zaman oldu hayattan bir hediye almayalı.elimde bir paket var şimdi açmaya korktuğum.içinde ne var henüz bilmiyorum merak da ediyorum çok.dışı parlak kırmızı beyaz kurdeleli paket.belki bir okyanus,belki kelebekler belki de karanlık soğuk bir mağara var içinde.kim bilir?kalpten çözmek gerek şifreleri.incitmeden incinmeden.bu kutsanma sürecinde en naif hislerimden bile ezici korkularla yüzleşmek gerek.kurşun geçirmez sanılan zırhımın daha da delik deşik olma ihtimalini göz önünde bulundurarak “gel” dedim sana… 7.nisan.2007

Kıpkırmızı tutkular döküldü kamyondan, toplayamadık ki. Kafanı çevirdiğinde göremedin güzelliğimi. Gördüğün tek şey plastikti ve peşinden gittiğin. Ufak bir sevgi kırıntısı bıraktın sadece küçük kız kardeşine. Oysa abim olmanı istemedim hiçbir zaman. Kadınlığımın türevleri integraline denk düşmedi. Gözlerimden akan ruhumun masumiyeti mi korkuttu seni? Şimdi kabullenmeye çalışıyorum donukluğunu, plastiklerin arkasından gidişini ve katıklıyorum sana. Sakin olmam lazım…

2006

Sıkıyorum atlarımın dizginlerini süt kokulu utancımdan. Bir çocuk çığlığına hapsolmuş sevincim ve aman kırıldı kırılacak diye evhamlandığım kadınsı hüznümün ortak yapısı ruhumda elimi kolumu bağlayan ağzımı kapayan bu tatlı utanç. Bir düzine ben boğuşuyorum içimde duygularımla. Bazı anlar memnuniyetsiz ya da bazı anlar tatminkâr dışa vuruşlarımdan ibaretim. Yapılan tüm savaş birliğe dair. Bir kadının bir şekilde dirilişine… Zaman taviz verir mi? hayırsa hayır içinde de bir ihtimal arayacak kadar yırtıcı olmak lazım korkmadan kaçmadan dururken düştüğüm yerde. 20.Nisan.2007

kırgınım

Hangi ipin ucu hangi düğüme bağlı?
Kabullenilmeyiş mezarlığında
Gömülmemiş tabut farz edişlerim
Şimdi kirli ellerinizle bir avuç toprak atın üstüme,
Binlerce kader çizgisine ihtiyacım var
Hepsinin kesiştiği yerde durmak için
Yokluğum mu varlığımdan
Varlığım mı yokluğumdan ağır?
Ya da fark eder mi?
Nasılsa ritmik değil hayatın ruhuma vuruşları
Kırgınım…
Kanatları kırılmış peri,
Gidenlerin arkasından bakakalan küçük kız çocuğu,
Okyanusa ulaşamadan avlanan balık,
Fidanları büyüyemeden yakılan orman kadar…
KIRGINIM…
Kollarımı açıp koşarken size kaçın!
Korkun sevgiden, sevgimden
Anlamayın anlayamayın anlatmak istediklerimi
Ruhani merdivenin bir basamak üstündeyim
Dünyaya kanıp bir basamak altta kaldınız
Ulaşılmaz olmak benim suçum değil…

2007

bir damla gözyaşı düştü içtiğim şaraba hüznün bir parçası mı yoksa sevincin taşması mı?koştum tüm sokaklarını boşluğumun beni aradım korktum,kaçtım ve gülümsedim.yıkıntı bir binanın bodrum katından gelen inlemelere yaklaştım huysuz cesaretimle doğuran bir kadın vardı kardinal kırmızısı kanlar içinde minik yeşil bir şemsiye çıktı içinden.bir an gözgöze geldim kadınla benim bedenimdi ama ben değildim."senin" dedi.aldım açtım şemsiyeyi güneş doğdu birden ve edith piaf beliriverdi bordo ruju ve siyah elbisesiyle la vien rose u söyleyerek yaklaştı yürüyüşünden acısına aktım.acısında rüyalarını yakaladım bıraktım,yürüdüm gittim.bakmadım arkama.şemsiye beni gökyüzüne çıkardı bulutlara selam verdim şarkı söyledim "two less lonely people in the woooooorld" arka koroda kuşlar vardı. zamana bir tokat attım sonra sıkıca sarıldım beni bırakıp gitmedin diye.aşka döndüm yüzümü "gel" dedi "yık da gel önündeki korku duvarlarını" açtı kucağını doldu gözlerim hasretle öylece kalakaldım dilim damağım kuru.kendime kızdım sonra sonsuz ol dedim.şimdi bıraksam evrene tüm parçacıklarımı bir çocuğun burnunun üstüne konar mı?bir ağacın dallarından süzülüp toprağa düşer mi?bir şarkının yarım seslik bir notası olabilir mi?bir kadının teninden rüzgara dağılır mı?ve ey yüce tanrı senin bağrına ulaşır mı?

2008